-
1 expliquer
-
2 begreiflich
anlaşılır;jemandem etw \begreiflich machen birine bir şeyi anlatmak;es ist einfach nicht \begreiflich, wie er so etwas tun konnte böyle bir şeyi nasıl yaptığına akıl kolay ermiyor -
3 machen
machen ['maxən]I vt1) ( tun) yapmak, etmek;eine Bemerkung \machen bir söz etmek;einen Spaziergang \machen gezinti yapmak, yürüyüşe çıkmak;er macht mir den Garten benim için bahçeyi yapıyor; ( Kräuter) ufalamak;ich will es kurz \machen kısa keseceğim;wird gemacht! yapılacak!;gut gemacht! iyi yaptın!;ein Spiel \machen maç yapmakdas lässt sich \machen bu yapılabilir;was soll man \machen? ne yapalım?;da ist nichts zu \machen yapılacak bir şey yok;was \machen Sie beruflich? meslek olarak ne yapıyorsunuz?;was macht dein Bruder? ağabeyin [o erkek kardeşin] ne yapıyor?;lass mich nur \machen! bırak da ben yapayım!;mach's gut! ( fam) ( Abschiedsgruß) eyvallah!;warum lässt du das mit dir \machen? niçin bunu kendine yaptırtıyorsun?;ins Bett/in die Hose \machen ( fam) yatağa/donuna yapmakein Foto \machen fotoğraf çekmek;sie ließ sich beim Friseur/von einer Freundin die Haare \machen kuaföre/kız arkadaşına saçlarını yaptırdı;dafür ist er wie gemacht onun için biçilmiş kaftan3) ( Lärm) yapmak;Eindruck \machen izlenim bırakmak;einen Fleck auf etw \machen bir şeyin üzerini leke etmek;macht nichts! ( fam) ziyanı yok!, fark etmez!;was macht das schon? bu ne fark eder ki?das macht mich nervös/verrückt bu beni sinir/deli ediyor;jdm etw leicht \machen birine bir şeyde kolaylık göstermek;jdm das Leben zur Hölle \machen birinin hayatını zehir etmek;Joggen macht fit jogging insanı zindeleştirirwas macht das? bu, ne tutuyor?das macht zusammen 14 bunlar, birlikte 14 eder, hepsi 14 ederII vrsich \machensich hübsch \machen süslenmek;sich lächerlich \machen maskara olmak, kendini gülünç duruma düşürmek;sich beliebt \machen kendini sevdirmek ( bei -e);sich verständlich \machen derdini anlatmak;\machen Sie sich's bequem! rahatınıza bakın!3) ( passen)sich gut \machen iyi durmak4) ( beginnen)sich an die Arbeit \machen iş başı yapmak;sich auf den Weg \machen yola koyulmak5) ( sich bereiten)\machen Sie sich nur keine Umstände wegen mir! benim yüzümden zahmet etmeyiniz!;6) ( fam)sie macht sich nichts aus Eis dondurmadan hoşlanmaz -
4 язык
1) dil; tokmak2) анат. lisan* * *м1) dilговя́жий язы́к — sığır dili
заливно́й язы́к — dil jölesi
показа́ть кому-л. язы́к (дразня) — birine dil çıkarmak
2) ( колокола) tokmak (-ğı)3) перен. dilязыки́ пла́мени — yalımlar, alazlar
4) врз dilязы́к Толсто́го — Tolstoy'un dili
дре́вне языки́ — eski diller
нау́чный язы́к — bilim dili
юриди́ческий язы́к — hukuk dili
ру́сский язы́к — Rus dili, Rusça
кни́га издана́ на туре́цком языке́ — kitabın Türkçesi yayınlandı
языко́м / на языке́ цифр — rakamların diliyle
рассказа́ть о чём-л. языко́м кинемато́графа — bir şeyi sinema diliyle anlatmak
рабо́чий язы́к (конференции и т. п.) — çalışma dili
учи́ться на (своём) родно́м языке́ — anadiliyle öğrenim görmek
госуда́рственный / официа́льный язы́к — resmi dil
5) ( пленный) dilвзять / добы́ть языка́ — dil tutmak / almak
••язы́к до Ки́ева доведёт — погов. sora sora Bağdat bulunur
язы́к без косте́й — dilin kemiği yok
язы́к мой - враг мой — погов. bülbülün çektiği dilinin belasıdır
держа́ть язы́к за зуба́ми — ağzını pek tutmak, diline sağlam olmak
у меня́ язы́к не повора́чивается попроси́ть де́нег — para istemeye dilim varmıyor
болта́ть / трепа́ть язы́ко́м — boşboğazlık etmek
у него́ язы́к прили́п к горта́ни — dilini yuttu
у него́ язы́к отня́лся — dili tutuldu
срыва́ться с языка́ — см. срываться
вопро́с уже́ был у меня́ на языке́ — soru dilimin ucuna gelmişti
-
5 plausibel
akla uygun, makul; ( verständlich) anlaşılır;jdm etw \plausibel machen birine bir şeyi anlaşılır biçimde anlatmak
См. также в других словарях:
deveye hendek atlatmak — birine yapılması çok zor, hemen hemen imkânsız olan işleri yaptırabilmek Görülüyor ki insanlara bir şeyi anlatmak deveye hendek atlatmaktan güçtür. S. Birsel … Çağatay Osmanlı Sözlük